Hastalıkların Sebepleri
Yaratılış birbirini izleyen bir sıra bilinçlenme basamağıyla oluşmuştur. Bilincin olmadığı yerde yaşamdan bahsedilemez. Bilinç dışında kalan her şey yok olarak algılanmaktadır. Kısaca bilinç kişinin farkında olduğu şeylerden oluşan bir genellemedir. Ses ve ışık dalgaları insanın duyma ve görme sınırları içindeyse algılanır. Algılanabilirlik sınırı dışında kalanlar var olduğu halde insan tarafından görülemez ve duyulamaz. Çok düşük desibellerdeki sesleri hayvanlar duyabilir ama insanlar duyamaz. Görme için de en iyi örnek X ışınlarıdır. Bizim duymadığımız veya görmediğimiz şeylere yok dememiz yanlıştır. Bunlar hassas aletler tarafından ölçülebilir. Bilincin ötesinde de bir varoluş vardır. Algılayabildiklerimizin ötesinde bizi ciddi bir şekilde etkileyen olaylar da olmaktadır. Bu olayların nasıl olduğu ve ne şekilde çalıştığını öğrendiğinizde aslında hastalık denilen sorunun görünmeyen tarafına da şifa yollama şansınız doğacaktır. Günümüz tıbbı bu konuda çalışmalara başlamıştır. Duyguların, düşüncelerin ve enerji dengelerinin sağlık üzerindeki, etkisi yadsınamaz derecede önemlidir. İşte bu pencereden bakıldığında beden ve ruh dengesinin sağlanmış olması gerekir. Bedensel bir hasta ruhen de kendisini kötü hisseder. Ruhsal bir hastalık yaşayan kişi bedensel belirtiler de gösterir.
Her ne kadar bedenimizi yiyecek ve içeceklerle besliyorsak, ruhumuzu da sevgi ile beslememiz gerekir. Ruhun beslenmesi göz ardı edilirse ilerleyen yaşlarda zayıf kalmış bir ruh kendisini fiziksel beden de ifade etmeye başlayacaktır. İlgi ve sevgi ruhun ana besinleridir. Bedeninizi dengeli beslemediğinizde nasıl hastalanıyorsa, ruhunuzu da beslemediğinizde o da hastalanmaktadır. Hastalıkların kaynaklarından en önemlisi bu dengesiz beslenmeler ve ruh-beden dengesidir. Bütün vücudunuzu zihin yönetir. Zihninizi de düşünceleriniz yönlendirir. Kendinizi değersiz olarak görüyor ve bu dünyada var olmanızın gereksiz olduğuna inanıyorsanız zihin vücuda kendisini imha etmesini emredecektir. İşte size kanserin ruhsal sebebi. İleride bahsedilecek merkezler ve bu merkezlerde oluşan duyguların negatif düşüncelerden kaynaklı aksaklıkları da hastalıkların sebeplerindendir. Bu merkezleri incelemeye başlayalım.
İlk insan yaratıldığında yaptığı ilk şey kendinin farkında olmasıdır. Bir “ben” bilincidir. Bu ilk farkındalık dünya ile kurulan ilk temastır. Bunu biraz hikâyelendirirsek olay daha kolay anlaşılacaktır.
İlk insan olan Âdem yaratıldı ve canlandı.
Bu bahsettiğimiz yedi adım insanın yedi bilinç merkezine de denk gelmektedir.
İnsanın yiyecek, barınak, kişisel güvenlik konularının farkında olması merkezidir. Kişideki bilincin kendini güvende hissetmek için dünyadan yeterince şeyi almak için savaşmak duygusunu oluşturur.
İnsanın kendisine daha fazla zevk verici konuların farkında olma ve bu durum ile daha çok mutlu olma duygusunu oluşturur. Zevk verici durumlardan mahrum kalmamak için onlara bağımlı olma ve seks duygusu da burada oluşur.
İnsanın kendisini kabul ettirme ve diğerlerinden güçlü olması gerektiği duygusu burada oluşur. İtibar, şeref, gurur duyguları burada oluşurken, üstünlük ve alçaklık duyguları da burada oluşur. Ego denilen toplumsal bilinç içerisindeki “Ben” duygusunun da oluşma yeridir.
Kişide özne ve nesne ilişkisi başlar. İnsan bu durumda uyum göstermek zorunda olduğu duygusunu yaşar. Bu durumda insan çevresindeki diğer insanları ancak kendi olduğu kadar değerlendirebilir. Kendisi gibi değerlendirdiği herkesi ve her şeyi sevme duygusunu yaşar. Çevresindekileri kendisini bildiği gibi kabullenen insan onların kendisi gibi olmadığını anlar ve sorgulamaya başlar. Bedenen güzel gördüğü insanların ruhen kötü olduğunu gördüğünde kabullenme zorluğu çeker. Kabullendiklerini sever kabullenemediklerini sevmez. Tercih burada hissedilir. Zaman algısı burada başlıyor.
İnsan burada kabullenme ile sevecen bir hayatın mutlu olmak için ihtiyaç duyulan bolluk ve berekete açılan yolunu bulur. Kendisini burada izah eder ve varlığını dünyasal boyutta somutlar. Varlığının zenginliğini ve evrenin bolluk ve bereketini algılayıp bu dünyada maceralara atılır. Anlatır, yazar. Söyler ve dinler.
Bedenin ve zihnin beş duyu ile alakalı olmadığını anlar ve diğer boyutların farkına varır. Bu özgürleşme anlamında zamanın ve mekânın ötesinde bir boyut olduğunu algılar. Tarafsızca gözlemlemeyi ve planların mükemmel olmadığını anlama duygusunu yaşar. Bu hayatta gözlemci olmanın fakına varır.
İnsan benlik farkındalığını aşar ve her şeyle bir olma farkındalığını yaşar. Bir şey olmaktan çıkıp hiç olma aşamasına geçer. Her şey hiçlikten yaratıldığından aslında her şey olduğunun farkındalığını yaşar.
Hastalıklar işte bu bilinç merkezlerinde oluşan korkulardan meydana gelmektedir. Merkezlerdeki duygular onların alakalı olduğu organ ve bölgelerdeki hastalıklarla alakalıdır. Hangi duygular bilinç merkezlerini olumsuz etkilemektedir?
Güvende Olamama korkusuyla alakalıdır. Bu merkezde sorun yaşayanlar şunları yapmaktadır;
Mutlu olamama, yeterli olamama ve cinsellik korkularıyla alakalıdır. Bu merkezde yoğunlaşan insanlar şu davranışları sergilemektedirler.
Yalnızlık ve yalnız kalma korkusu.
Sevilmeme, istenmeme, bir yere ya da kişiye ait olamama korkusu. Bu merkezde odaklanan insanlar şu olumsuz davranışları gösterirler.
Gelecekle ilgili kaygılar.
Özgürlüğünü kaybetme duygusuyla ilgili korkular.
Ceza alma, günahkâr olma korkusu
Korku her bilinç bölgesini farklı etkiler. Korku negatif bir enerjidir. Hissedildiği bilinç merkezinin çalışma şeklini bozar. Çalışma şekli bozulan merkez dâhilinde bulunan organlar bu enerji bozulmasından etkilenir ve hastalanırlar.
Bu dünyaya ait ve insanların dünya ile uyumunu sağlayan enerji biçimine kundalini denilir. Birinci merkezimiz olan güvenlik merkezi bu enerji sayesinde etkin şekilde çalışır. Korunma, kaçma ya da savaşma güdülerimizin var olduğu güvenlik merkezimiz bir tehlike ile karşılaştığımızda kundalini enerjisini vücutta yükselterek korkuyu yaratır. Korku esasında bizim için çok önemli bir araçtır. Hasta edici korku sürekli ve uzun vadede olandır. Bir olay karşısında duyulan korku olaydan sıyrılınca kendisini güvenlik hissine çevirir ve o şekilde kalır. Kundalini tehlike anında çok şiddetli bir biçimde diğer merkezlerimizi uyarır. Bu dünya ile ilgili olan enerjiler güvenlik merkezinden kozmik bilinç merkezine doğru ilerlerler. Dünya dışı enerjiler de kozmik bilinç merkezinden girer ve güvenlik merkezine doğru ilerlerler. Sevgi merkezi en ortada olan bölümdür. Aşağıdan gelen dünyasal enerji ve yukarıdan gelen kozmik enerjiler burada bir araya gelir ve dengelenirler. Enerji diğer merkezlerde denge kurmaya çalıştığında- dengelenemeyeceğinden-sorunlar yaşanır. İkinci merkezde dengelenmeye çalışıldığında ilişkiler ile ilgili sorunlar ve cinsel sapmalar söz konusu olur. Kabızlık, gaz sıkışmaları, bel ağrıları, kıskançlık, tiryakilik gibi sorunlar baş gösterir. Hastalıkların genel sebebi sadece fiziksel değil aynı zamanda enerjisel olarak da incelenmelidir.
Günümüz tıbbı hastanın şikâyetlerinden yola çıkarak fiziksel rahatsızlığı gidermeye ve kişiyi eski konforuna taşımaya çalışır. Oysa bedende enerji dengeleri kurulamamışsa hastalık ya kendisini tekrar eder ya da başka bir şekilde tekrar meydana çıkar. Kısaca insan bedenden, ruhtan ve enerjiden yaratılmış bir varlıktır. Bir et bedeni, bir de enerji bedeni mevcuttur. Ruh ile et beden yaratılış olarak başka formlarda olduğundan birbirlerine temas edemezler. Bu dünyada hayatı tekâmül edebilmek için, ruh bu etten-kemikten yaratılmış bedene bürünmek zorundadır. Farklı formlarda yaratılmış bu iki olgunun birlikte mükemmel bir çalışma sağlamalarını enerji bedeni sağlar. Enerji form olarak her ikisine de dönüşebilen bir yapıdadır. Evrende form değiştiren ama asla kendi özünü yitirmeyen tek şey enerjidir. Enerji asla yok olmaz, ancak şekil değiştirerek varlığını sürdürür. Bahsettiğimiz yedi adet merkez de beden ile ruhun birbirleriyle ilişki kurmasını sağlayan merkezlerdir. Bu merkezlere ÇAKRA denir.
Merkezler karşılarında yazılı çakralara denk geldiğinden daha önce anlatılan yaratılış silsilesinin de çakraların enerji tipleriyle eşleşmektedir. Ruh ile bedenin arasında bilgi alış verişi bu merkezlerden ve belirtilen duygularla geçiş yapmaktadır. Örneğin birinci çakra duygusu ‘ben’ ile ilgilidir. Kişi benliğini bu çakranın alış verişleriyle canlı tutmaktadır. Bu çakra korkular yâda negatif enerjiler tarafından tıkanırsa o bölge enerji alamayacak ve canlılığını yitirmeye başlayacaktır. Bu da kişinin hem psikolojik hem de bedensel olarak hastalanmasına sebep olacaktır. Hastalık aynı zamanda çakraların tıkanması yanında kendi aralarında da dengeli çalışmamaları sonucu da oluşmaktadır. Ortak çalışan çakralar vardır. Örneğin 2. Çakra ve 6. Çakra ortak çalışmaktadırlar. 2. Çakrada meydana gelen bir bozulma otomatik olarak 6. Çakrayı da etkileyecektir.
Buraya kadar anlatılan enerji bedenin basit bir anatomi bilgisiydi. Bu bilgilerin ayrıntıları daha da ilginç ve tamamlayıcı olacaktır. Ayrıntılı olarak insanda bulunan çakra anatomisine geçiş yapıyoruz.